20 Kasım 2014 Perşembe

Orhun (Göktürk) Kitabeleri

Türk edebiyatının edebi değer taşıyan ilk yazılı belgeleridir. Göktürkler bu kitabeler yardımıyla Türk milletine seslenmiş kendi düştükleri yanılgılardan gelecek kuşakların ders çıkarmasını istemiştir.
Orhun ırmağının eski yatağında bulunduğu için bu kitabelere Orhun Kitabeleri de denir. Göktürkler bu kitabelere Ebedi Taş anlamına gelen Bengü Taş adını vermiştir. Bu kitabeler günümüzde kuzey doğu Moğolistan da bulunmaktadır. Orhun Kitabeleri 3 tanedir.


1-) Tonyukuk Yazıtı (720-725)
Tonyukuk 2. Göktürk kağanlığı döneminde görev yapmış bir vezirdir kendi sağlığında kendisi tarafından diktirilmiştir.
2-) Kültigin Yazıtları (732)
731 yılında Kültiginin ölümü üzerine  ağabeyi Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir. Konuşan Bilge Kağan' dır. Türk - Çin ilişkilerini tarihi olayları, savaşları anlatmıştır.

3-) Bilge Kağan Yazıtları (734)
Bilge Kağan' ın ölümü üzerine oğlu Tengri Kağan tarafından diktirilmiştir. 


  • Orhun abideleri Göktürk alfabeleriyle yazılmıştır. Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Arap, Kril, Latin alfabelerini kullanmıştır.
  • Göktürk alfabesi 38 harfli 26 sı ünsüz 4 ü ünlü 8 i de birleşik harflidir.
  • 9. Yüzyıldan itibaren Uygur alfabesini kullanmışlardır.
  • 14 harfli Uygur alfabesi 11 ünsüz 3 ünlü harften oluşur.
  • Orhun Abideleri ilk defa 1893 yılında Danimarka' lı bilgin Thomson tarafından çözülerek dünyaya tanıtılmıştır.
  • Göktürk Kitabelerinin yazarı Yolluk Tigin' dir. Bu kitabelerin üslupça en güzeli Kül Tigin Yazıtı dır. Bilge Kağan adına dikilen kitabe eşsiz bir nutuk örneğidir.
Doğal Destanlar
İgar : Rus
Nibelungen : Alman
Manas : Kırgızlar (En uzun Destan)
Şehname : İran
Şito : Japon
Kalevela : Finliler
Gılgamış : Sümerler
Mahabonata , Ramayana : Hintliler
Bozkurt, Ergenekon, Oğuz Kağan .. : Türkler

Uygur Metinleri : Göktürk Devleti' nin yıkılmasından sonra kurulan Uygur Hanlığı döneminden kalan taş ve kağıt üzerine yazılmış çeşitli metinlerdir.

 http://www.lisenotlari.com/2012/01/orhun-gokturk-kitabeleri-edebiyat.html#ixzz3JdSYesWn 

Atmosferin Katmanları


Troposfer : Atmosferin yere dokunan en alt katmanıdır.
  •  Su buharının %100 ü , diğer gazların % 75 i Troposferdir.
  • Canlı yaşamı yalnızca bu katmandadır.
  • Yer çekimine bağlı olarak gazların en yoğun olduğu katmandır.
  • İklim olayları yalnızca bu katmanda oluşur.
  • Yerden yükseldikçe her 100mm de 0,5°C sıcaklık azalır.
  • Yatay ve dikey hava akımları bu katmanda görülür.
 Stratosfer : 
  • Güneş ışınlarının en az tutulduğu katmandır - 50°
  • Alt bölümde yatay hava haraketlerinin görüldüğü Trapopoz yer alır. (Jet Rüzgar)
Not: Troposfer ile Stratosfer arasındaki sınıra Trapopoz denir.
 Mezosfer :

  • Bu katmanın ilk yarısında zararlı ışınların tutulduğu Ozon tabakası yer alır.Ozonosferde sıcaklık +85°C dir. Nedeni oksijen atomlarının parçalanması sonucu
  • Üst yarısında zararlı ışınların bir bölümünün tutulduğu Kemosfer yer alır.
 İyonosfer :
  • Bu katmanda bütün gaz atomları parçalanarak iyonlarına ayrılır.
  • Atomların parçalanması sonucu açığa çıkan enerji sıcaklığı +250°C çıkarır.
  • İyonlaşma nedeniyle serbest hale geçen elektronların radyo dalgalarının yatay olarak yayılmasını sağlar.
  Eksosfer :
  • En dışta bulunan, en kalın katmandır.
  • Tüm gazların %3 ü bu katmandadır.
  • Yer çekimi azaldığı için gazların bir bölümü uzaya gider.


 http://www.lisenotlari.com/2011/09/atmosferin-katmanlar-cografya.html#ixzz3JdQZvSUP 

Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)

1918 yılı sonlarına doğru İttifak Devletlerinin savaşı kazanma umutları kalmamıştı. Haziran 1918’de Berlin’den dönen Sadrazam Talat Paşa, Alman ve Bulgar cephelerindeki yenilgiye tanık olmuştu. 29 Eylül 1918’de Bulgaristan savaştan çekilince, Osmanlı Devleti’nin Almanya ile bağlantısı kesilmiş, Trakya ile İstanbul, Yunanistan üzerinden gelebilecek saldırılara açık kalmıştı. Zaten, artık kendine bile yetişemeyen ekonomisi ile Almanya’nın, Osmanlı ordusuna askeri malzeme yollaması da tamamen olanaksız duruma gelmişti. Bu arada Almanya’da 3 Ekim 1918’de ateşkes anlaşması önerisinde bulundu. Öte yandan İngilizlerin Filistin’de başlayan saldırıları sonucu, Şam ve Beyrut İngilizlere bırakılmıştı. Bu cephede VII. Ordu kumandanı olan Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin ilerleyişini durdurmak amacıyla Halep’in kuzeyinde savunma hattı kurmaya çalışıyordu.

Bütün bu gelişmeler üzerine, İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti, Sadrazam Talat Paşa’ya ateşkes için girişimde bulunma yetkisi verdi. Osmanlı Hükümeti Wilson ilkeleri ışığı altında bir ateşkesi imzalamaya hazır olduğunu bildirdi. Yenilen bir devletin ateşkes isteyen bir hükümetinin başbakanı olarak Talat Paşa istifa etti. Savaşın son yılında padişah olan VI. Mehmet Vahdettin, İttihat ve Terakki Partisi’nin büyük karşıtı idi. Bu nedenle artık bu kadronun siyasal iktidara geçmesi mümkün değildi.

Talat Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirilen Tevfik Paşa, İsviçre aracılığı ile ateşkes için başvuruyu yinelemiş ancak olumlu bir cevap alamamıştı. Zira İngilizler güneyde mümkün olduğu kadar hızlı ilerleyip, ele geçirebilecekleri kadar toprak elde etmek istiyorlardı. Ateşkes imzasını başaramadığı için görevden ayrılan Tevfik Paşa’nın yerine Ahmet İzzet Paşa sadrazam atandı. Sonunda büyük uğraşlar neticesinde Anlaşma Devletleri ateşkes görüşmelerine razı edildi.

İngilizler, 23 Ekimde Osmanlı Hükümetine, Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda ateşkes görüşmelerinin yapılacağını ve Anlaşma Devletleri adına İngiliz Amirali Calthorpe’nin yetkili olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Bahriye (Denizcilik) Bakanı Rauf Bey (Orbay) başkanlığındaki bir kurul hemen Mondros’a gönderildi. Osmanlı delegeleri, Wilson ilkeleri ışığı altında ortak bir metin üzerinde uzlaşmaya varılacağını sanıyorlardı. Fakat Anlaşma Devletleri delegesi, daha önceden hazırlamış ve bir ateşkes anlaşmasından çok kayıtsız-şartsız teslim belgesine benzeyen bir metni Osmanlı kurulu önüne koydu. Bu metin üzerinde Osmanlı Temsil Kurulu üyelerine çok sınırlı söz hakkı tanındı.

Beş gün süren görüşmeler sonunda 30 Ekim 1918 günü Osmanlı Devleti ile Anlaşma Devletleri arasında "Mondros Ateşkes Antlaşması" imzalandı. 31 Ekim günü yürürlüğe giren ve 25 maddeden oluşan bu kısa, ama çok önemli antlaşmanın hükümleri arasında bulunan ünlü 7. madde ile, bir tehdit karşısında “stratejik noktaları işgal etme” hakkının verilmesi, tarihteki diğer antlaşmalara bakıldığında olağan bir durum değildi. Bu durum Osmanlı Devleti’nin daha barış antlaşması bile beklenilmeden Anlaşma Devletlerince parçalanıp paylaşılacağının göstergesi olmuştur.
  
Ateşkes ile ilgili görüşme, Ege’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda yapıldı. Görüşmelere İtilaf Devletleri adına, İngilizlerin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe, Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf Bey katıldılar. 27 Ekim’de başlayan ateşkes görüşmeleri 30 Ekim’e kadar devam etti. Türk heyeti, önerilen koşulların hafifletilmesini istediyse de Amiral Calthorpe bunun mümkün olmadığını belirtti. 30 Ekim 1919’da imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması 25 maddeden oluşmuştur.

Mondros Ateşkes Antlaşmasının Maddeleri
1. Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.
2. Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.
3. Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.
4. İtilaf Devletlerinin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul’da teslim olunacaktır.
5. Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.
6. Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.
7. İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.
8. Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır.
9. İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacaktır.
10. Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.
11. İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.
12. Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.
13. Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.
14. İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye’den temin edeceklerdir. (Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
15. Bütün demiryolları, İtilaf Devletlerin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.
16. Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletlerinin kumandanlarına teslim olunacaktır.
17. Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır.
18. Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.
19. Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyruğu, bir ay zarfında Osmanlı topraklarını terk edeceklerdir.
20. Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı Ordusunun terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletlerine teslimine dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecektir.
21. İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
22. Osmanlı harp esirleri, İtilaf Devletlerinin nezdinde kalacaktır.
23. Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.
24. Altı vilayet adı verilen yerlerde bir kargaşalık olursa, vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf Devletleri haiz bulunacaktır.
25. Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş, 1918 yılı Ekim ayının 31 günü mahalli saat ile öğle zamanı sona erecektir.

Mondros Ateşkes Antlaşmasının Önemi
Osmanlı Devleti’ne imzalatılan ve bağımsızlık anlayışı ile bağdaşmayan Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanını daraltmaktaydı.
Boğazların İtilaf Devletleri tarafından işgali sonucu Anadolu ile Trakya’nın bağlantısı kesilmiş, İstanbul’un güvenliği tehlikeye düşmüştü. İtilaf Devletlerinin kendi güvenliklerini tehdit edebilecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekleri koşulu ise yakın bir gelecekte ülkenin bütünüyle işgal edileceğinin ilk belirtisiydi.

Altı doğu ilinde karışıklık çıkarsa, bu illerin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilebileceği şeklindeki maddenin amacı, ileride bir Ermenistan Devleti’nin kurulmasına ortam hazırlamaktı.

2 Kasım 2014 Pazar

Angel Jordanov Kapsov ( Ciguli 1957-2014 )

ciguli kimdir ile ilgili görsel sonucu
1957 yılında Bulgaristan Hasköy'de doğan Ciguli'nin gerçek adı Angel Jordanov Kapsov. Bulgaristan'da uygulanan baskıdan kaçıp Türkiye 'ye gelen  Ciguli'nin Türkiye'de aldığı asıl adı ise Ahmet'tir.
Kayıtlara geçmeyen Ahmet adını sık sık kullanan Ciguli'nin adı bir araba modeline dayanır. Çok hızlı ve seri olduğu için Bulgaristan'da sık tercih edilen AvtoVaz markasının, Ciguli adlı modeli, akerdeonu çok hızlı kullanan Angel Jordanov'un takma adı olmuş ve sanat hayatı boyunca bu isimle anılmıştı.
Beş çocuklu bir ailenin ferdi olan Ciguli, 1972 yılında hamallık yapan babasının vefatı üzerine ailesinin geçimini üstlenmiştir. 1974'te evlenen Ciguli'nin eşi Ayten Hanım'dır. Türkiye'ye geldikten sonra özellikle 1990'ların sonunda etkin bir müzik hayatına adım atan Ciguli; "Binnaz" adlı şarkısıyla toplum hafızasında önemli bir yer edinmişti.
1990 yılında Türkiye'ye gelen Ciguli ilk olarak Çakıl Gazinosu'nda Hülya Avşar'a akordeon çalarak ilk kez adını duyurdu. 1993 yılında çıkan ilk albümünü beğenmediği için sahiplenmeyen Ciguli, 1998 yazında İzmir Fuarı'nda İbrahim Tatlıses gibi isimlerle sahneyi paylaştı ve büyük ilgi gördü. Binnaz adlı efsane şarkısıyla 1999'da Türkiye müzik piyasalarına bomba gibi düşen Ciguli, 2010 yılına kadar 6 farklı albümle sevenleriyle buluştu ve 1998 yılında "Bizim Sokak" adlı sinema filminde rol aldı.
6. Kral TV Video Müzik Ödülleri kapsamında "En İyi Çıkış Yapan Erkek Sanatçı" ödülünü alan Ciguli 2014 yılında, 31 Ekim Cuma günü saat 21:00'de Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da kalbine yenik düşerek hayata gözlerini yumdu.
http://www.radikal.com.tr/

Aşure Nasıl Yapılır ?

Aşure Nasıl Yapılır?'ın Malzemeleri

  • 1 su bardağı nohut
  • 1 su bardağı kuru fasulye
  • 3 su bardağı aşurelik buğday
  • 1 su bardağı kabukları soyulmuş fıstık
  • 1 su bardağı fındık içi(bütün)
  • 1.5 su bardağı doğranmış kayısı
  • 1 su bardağı kuru üzüm
  • yarım su bardağı kuş üzümü
  • yarım su bardağı küp doğranmış portakal kabuğu
  • 1 su bardağı küp doğranmış elma
  •   4 su bardağı toz şeker
  • bir çimdik tuz

Aşure Nasıl Yapılır?'ın Yapılışı

Bir gece önceden fasulye ve nohut aynı kapta ıslatılır
Bir gece önce buğday yıkanıp sıcak su ile ıslatılır
Ertesi sabah fasulye nohut düdüklü tencerede yumuşayıncaya kadar pişirilir. Buğday da aynı şekilde haşlanır.
Meyveler bir tencerede yumuşayıncaya kadar yaklaşık 10 dk kaynatılır.
Büyük bir tencereye pişen malzemeler birlikte konulur. Suyu yetersizse sıcak su eklenir. Kaynayınca fıstık, fındık, portakal kabuğu, elma, bir çimdik tuz ve şeker atılır. Karıştırılır 5-10 dk daha kaynatılıp ocak kapatılır.
Eğer daha koyu kıvamlı olmasını istiyorsanız 2 kaşık buğday nişastasını az suda eritip kaynayınca ilave edebilirsiniz.
Üzerini nar, tarçın, kuş üzümü vs. ile süsleyebilirsiniz..
Afiyet olsun..
http://www.nefisyemektarifleri.com/